YELİZ KİMDİR?
Uzun yıllar kurumsal bir yaşamın ardından Yeliz Rüzgar, birey ve organizasyonlara ilham vermek, enerji yükseltmek, yaşamlarını dönüştürmek amacıyla powercoaching.us 'a liderlik ediyor.
1990’lı yıllarda Brahma Kumaris Hindistan’dan özel gelen bir meditasyon ve yoga hocası ile ilk mindfulness çalışmalarına başladı. Ardından T.M. (Transandantal Meditasyon) ve Kaliforniya’ya taşındıktan sonra da 100’ün üzerinde bu konu, holistik yaşam ve şifa üzerine eğitim aldı, 4200 saate yakın meditasyon yaptı ve yaptırdı.
Beraber mindfulness çalışmaları yaptığı ve eğitim aldığı bazı isimler Deepak Chopra, Lousie Hay, Echart Tolle, Gurmuk ve Eşi (Kundalini Yoga), Ananda Giri (Oneness University). 13 yıl Kabala, 7 yıl Modern Su Dergahı, Yıl Agape Unity Church, 3 Yıl Oneness University – ruhsal merkezlerinde – düzenli mindfulness çalışmalarını yürüttü.
Dr. Jon Kabat Zinn, Dr. Michael Beckwith ve Dr. Johannes Fisslinger ile Mindfulness çalışmalarının üniversite ve sağlık kuruluşlarına girmesine öncülük etti. Yeliz, insanların kişisel ve profesyonel yaşamlarında ustalık kazanmalarını sağlayabilmeleri için her yolu dener - geleneksel ve geleneksel olmayan. Onların kendilerini gerçekleştirmede, potansiyellerini ortaya çıkarmada, en iyi versiyonlarına ulaşmalarında farkındalık sağlayacak bireysel ve grup programları tasarlar.
Yeliz’in aldığı hipnoterapi, renk psikolojisi, aura-çakra-aromaterapi, müzik ile şifa terapilerini de harmanlayarak oluşturduğu butik programlar, insanlarda farkındalık uyandırıyor, onları “yaşam ve ruh amaçlarını” destekleyen bir hayat tarzı oluşturmaya teşvik ediyor.
yelİZ’İN Life Works Labs Seanslari
daha fazla bilgi için aşağıdaki oturumları tıklayın
Love Mafia Lounge'da YELİZ’İ Dİnleyİn
Podcast notları
Holistik Yaşam Uzmanı ve İş ve Yaşam Stratejisti Yeliz Rüzgar ile bütünsel gelişime, insan olarak barındırdığımız eşsiz gücümüze ve yaratımdaki etkimize dair sohbete daldık. Her birimizin kendimize has yetkinliklerimizle ne kadar özel varlıklar olduğumuza ve içimizdeki anlamı (manayı) baz aldığımızda bizler için imkansız tanımının var olmadığına dair alan açtık. Yeliz Rüzgar hakkında bilgi edinmek isterseniz;
Power Coaching (https://www.powercoaching.us)
https://www.yelizruzgar.com
Yaşam bir daha asla aynı olmayacak; hele ki sen bu sürecin gerçek MANA’sına erer, BÜYÜK RESMİ görmeyi seçersen yepyeni bir Dünya doğacak, SEVGİ kazanacak.
Birçok kişisel ve organizasyonel gelişim eğitiminin yapamadığını COVID19 yaptı. Tarihin en büyük kişisel gelişim seminerini bize yaşattı. Bildiklerimiz, inandıklarımızı sınadı, yaşam içinde otomatik döngüde yaptıklarımızı sorgulamamıza neden oldu. Belki de en önemlisi bunca yıldır dışarı bağımlı yaşayan insan ve kurumları durdurdu, evrimleşme sürecinde vardıkları noktaya bir dönüp baktırdı. Varlıklarını sürdürebilmek için 360 derece analiz yapıp, bu koşullar altında geliştirilmesi gereken bölümleri 3 ve 6 aylık olarak planlattırdı, yeniden bir değer ve bir kültür oluşturmaya itti.
Ne var ki çok ileriyi planlayamadı insanoğlu. Planlarımızı yaptığımız sırada gülerken tanrılar, "Coronavirüs ikinci bir atağını atağını Temmuz gibi yapabilir" demişti geçmiş verileri yapay zekalara yükleyip geleceği öngörmeye çalışanlar.
Kurumsal eğitimlerde anlatılan V.U.C.A’lar, Çevik (Agile) Liderlik, Duygusal Zeka ile Yönetim, Duygusal Ustalık öğrenimleri edinim olmuş mu? içimize işlemiş mi? sorularına cevaben ciddi bir sınavdan geçtik bu dönem. En çok da bireysel ve organizasyonel gayeler, bizi yola koyan nefis niyetler, 'yoksa yolda mı kaldık uyarak nefse bizler', diye düşünülüp duruldu.
“Yaşamın amacı ne? Benim yaşam amacım ne? Peki ya işim? İşim için mi yaşar olmuşum yoksa yaşamak için mi çalışıyorum? Başka gerçeklikler mümkün mü? Mümkün mü sadece kar için değil, karsız amaçlar için de var olan işletmeler oluşturmak? Mümkün mü sadece kendi için değil, hiçbir beklentisi olmadan dünyaya hizmet için çalışan holistik liderler olmak?”
İşte tam da buları sorgulatmaya gelmişti bu virüs, gerçek virüsün dışarıda değil içimizde, egomuzda olduğunu hatırlatmaya; inançsız, güvensiz, yetersiz, sevgisiz, saygısız hırslarımıza, korkularımıza ayna tuttu.
Bir kuruş umuda hepimizi muhtaç bıraktı, bıraktı ki anlayalım o 1 kuruşun içindeki mana’yı, mana'nın bereket gücünü...
İyi ki de öyle yaptı, aç kurtlar gibi olmuştu çünkü insanoğlu, gelip geçici kısa vadeli maddi büyük kazançların peşinden koşarken unutmuştu çünkü manevi dünyanın zenginliğini, ruhsal gücünü… Yani mana’sını, neyi niye yaptığını, bu yaşamdaki gerçek dava’sını… Merhametli, saygılı sevgili olmayı, empati kurup anlayış duymayı.
İnsanlık insanlığından çıkmıştı çünkü.
“İnanır mısın insan insanı öldürüyordu, hatırlıyor musun o günleri.” diyebilmek o kadar çok isterdim ki şimdi. Gerçek virüsten maske takarak değil, teker teker onun maskelerinden arınarak kurtulmayı.
İşte bu yüzden MANA’nı seviyorum ve teşekkürler COVID-19! İnsanlığın nerede olduğunu yaşatarak öğrettin hepimize, savaşları durdurdun, muhtacın halini deneyimlettirdin, Afrika’da çaresizlikten ne yapacağını bilmeyenin, Yemen’de açlıktan tükenen, Suriye’de okula gidemeyen, İran, Irak’ta politik sebeplerden seyahat edemeyen, eğer o peçeyi takmadan sokağa çıkarsa öleceğinden korkan kadınların halini tüm Dünya’ ya deneyimlettin sevgili görünmez alemin Kralı Covid.
Ama her ne kadar zor gözükse de insanlık için de, barış için de bir umut var. Ve işaretler her yerde.
Seni bilmem ama ben hiçbir şeyin tesadüf olmadığına, ve her şeyin bir işaret olduğuna inananlardanım. Einstein’ın ünlü cümlesindeki her şeyi bir mucize gibi görenlerden. Olanı önce olduğu gibi görüp, ardından daha iyi bir niyetle görmeyi seçenlerden.
Belki de bundandır sol kanadı paramparça edilmiş, sol gözü kanlı beyaz bir güvercin geçen hafta bahçeme düştüğünde, herkes hayatta yaşamaz demesine rağmen küçük bir şırınga ama büyük bir umutla besledim, sabah ezanlarıya dua, enerji tıbbı ile şifa verip, adına da “Phoenix for Peace - Simurg” – “Barış için Anka” dedim. Ona büyük bir mana yükledim ve onu her ne olursa olsun yaşatmak zorundaydım; çünkü o benim için insanlığın saflığını, umudunu ve tek kanadı parçalınmış olsa dahi bir gün bu dünyada barış olacağına dair bir işaret taşıyordu.
Ramazan’ın son gecesi orucumu açtım, verdiğimiz suyu içmeyen, tahılı yemeyen bu güzel kuş parmağımın ucuna damlata damlata verdiğim üç şırınga suyu ve tahıl suyunu içtikten sonra, tek gözü ile ruhumun derinliklerine daldı gitti. Öyle bir derine daldı ki biliyordum o gece kuşlar diyarına uçacaktı, oysaki bakardım ben ona tek kanadı, gözü olmasa dahi severdim ama onun için ne hayırlısı olacaksa öyle olsun diye dua ettim.
Rüyamda gördüm onu, görkemli Anka’nın rüzgar izinde uçuyordu. Geriye bir fısıltı mesaj bıraktı, belki de ruhumun amacını; “Her ne yapıyorsan sevgi için, barış için, kendinden öte bir şeye adanmışlıkla yap, yap ki sen de yedi dipsiz zorlu vadileri geç vaktin varken bu Dünya’da, böylece bir gün elbet buluşuruz Mana’da.” dedi.
Uyandığımızda cansız bedenine bir dua okuduk, geriye bıraktığı umut dolu ruhunu, ruhunun mana'sını içlerimize çekerek. Yeni ayın İkizlerin kuzey düğümüne geçişi ve Belki biraz buruk ama bir o kadar da umutla geleceğimizi inşaya başladık.
Dilerim ki sen de ruhunun mana'sına erer ve yaptığın her şeyi erdiğin mana'dan yaparsın.
V for Love, V for Peace.
Yeliz Rüzgar