emre KİMDİR?

Emre, son 10 yıldır büyük kurumların profesyonelleri ile 'Yönetim Kültürü' üzerine eğitim ve gelişim projeleri, kobi patronları ile 'Yönetim Sistemi’ üzerine işletme koçluğu projeleri çalışıyor.

Geçmişteki önce bankacılık ve 2007 sonrasındaki danışmanlık alanındaki çok çeşitli tecrübeleriyle ve iş modellerini sorgulayan kafa yapısıyla, uçtan uca çözümlerde ve projelerde değer katan bir danışman. Yerel birikimi ve tecrübeleri modern teori ve modellerle bütünleştirmeye ve örgütsel gelişim için uyarlamaya çalışıyor.

ODTÜ’de okuduğu Sosyoloji disiplini ile profesyonel tecrübelerini birleştirmeyi seviyor. Özellikle semantik ve grup dinamikleri referansı ile düşünme alışkanlığı var. 2006’dan bu yana vazgeçmeden MÜGSF’nde Reklamcılık ve Pazarlama dersini vermeye, gençlerden öğrenmeye devam ediyor.

Emre hafif, sade ve gülümseten bir yolun peşinde ‘Tek Yaşam’ / ‘One Life’ olarak ifade ettiği mottonun arayışı için kafa yoruyor. 

Programlarında, 8 yıldır ana ikametgahı olan Bodrum’da yaşama, şehir kaçkını olma hikayelerini ve macerasını da paylaşmaktan keyif alıyor. 

Worldwide Association Of Business Coaches (WABC-USA), European Mentoring & Coaching Council (EMCC-Türkiye), Association for Coaching (AC- UK), ve Yönetim Danışmanları Derneği (YDD) üyelikleri ile profesyonel gelişim alanlarını zenginleştirmeye devam ediyor.


Emre Saylık, son 10 yıldır büyük kurumların profesyonelleri ile 'Yönetim Kültürü' üzerine eğitim ve gelişim projeleri, kobi patronları ile 'Yönetim Sistemi’ üzerine işletme koçluğu yaparak çalışmakta.

İş yaşamında, önce bankacılık ve 2007 sonrasında da danışmanlık alanındaki tecrübeleri ve iş modellerini sorgulayan kafa yapısıyla, uçtan uca çözümlerde projelere değer katan bir danışman. Yerel birikimini ve tecrübelerini modern teori ve modellerle bütünleştirmeye ve örgütsel gelişim için uyarlamaya çalışıyor.

Emre hafif, sade ve gülümseten bir yolun peşinde ‘Tek Yaşam’ / ‘One Life’ olarak ifade ettiği mottonun arayışı için kafa yormaya devam ediyor.

Emre ile OneLifeLab kapsamında tek yaşam felsefesine, özgürleşme ve mutluluk çabamıza, ve tercih yapabilme yetimize dair sohbet ettik.

Emre’nin çalışması hakkında bilgi edinmek isterseniz @onelifelab Instagram hesabına bakabilirsiniz.


Screen Shot 2021-01-22 at 15.42.52.png

Tek Yaşam

“Hem küçük ve önemsiz hem de bir o kadar nadir ve değerli.”
 
Değer verdiklerimiz uğruna yaşıyoruz. Yaşam heybemizdekiler değerli bulduklarımızla, hassasiyetlerini dikkate alarak veya almayarak yaptıklarımızla birikiyor.
 
Çocukken çizgi filmdeki köpeğin adı Değerli. Sonra yüksek not almak değerli. Derken, sinema filmindeki efendilerin yüzüğü de değerli. Çalışmaya başlayınca anlıyorsun, bazen Lira bazen Dolar fazla değerli. Taksitle ödediğimiz teknolojik oyuncak pek değerli. İndirim görmez lüks marka çantamız varsa hep değerli. Organik yemek tarifimiz yakın çevremizde ayrı bir değerli. Varsa çocuğun kurstan öğrendiği bir beceri, ayrıca değerli.
 
Özünde ise bir küçük söz çok değerli. Hatta, kalbe kazınmış tek bir bakış, ömre bedel değerli.
 
Nihayetinde; değerlilerimiz değişiyor, güncelleniyor yol boyunca; yaşla, aşkla, yapmakla, kaçmakla, övmekle veya sövmekle, iyisiyle ve kötüsüyle…
 
Peki, değerini bilmek ile hakkını verme arasında nerede duruyoruz?
 
Sanırım çoğu zaman değerlilerimizin hassasiyetlerine, kırılganlıklarına pek de temas edemiyoruz, üzerinden yalayıp geçiyoruz, esinti misali.


 
Büyük ölçekli kurumların profesyonelleri ile 'Yönetim Kültürü' üzerine, kobi patronları ile 'Yönetim Sistemi’ üzerine 2007’den bu yana çalışıyorum.
 
Genelde meselesine yön aramak adına konuşanlarda gördüğüm; değer verdiklerinin laflarının arasına sıkışmış olduğu. Biraz duruma söylenme, biraz etrafındakine çemkirme arasında sohbet edip rutine dönmek kolay geliyor haliyle.
 
Değerlilerinin hakkını verebilen davranışı sergileyememe hali zahmetli bir konu tabii. Bu durum; bir profesyonelin yöneticisiyle ilişkisi için de, bir patronun şirketiyle olan ilişkisi için de veya insanın vücut sağlığı ile ilişkisinde de geçerli.
 
En değerli varlıklarımıza hiç kırılganlıkları veya hassasiyetleri yok gibi nasıl da yükleniyoruz...  Babamdan miras, çok sık kullandığı ifadesiyle “değer mi evladım?
 

 
Yakında Joint Idea ile başlayacağımız çevrimiçi “OneLifeLab” Tek Yaşam programlarında bu konuya da giriyorum. Birçok başlık yanında, değerlerimizi kırılganlıklarıyla tartışmaya ve incelemeye de çalışıyoruz.
 
Programda, ODTÜ’de okuduğum Sosyoloji disiplini ile profesyonel iş tecrübelerimden hareketle; verdiğim reklam iletişimi derslerimi, danışman kimliğimi ve “Tek Hedef Yaşam” bakışımı harman yapıyorum.
 
Salgın sonrasındaki ilkbaharda ise 8 yıldır ana ikametgahım olan Bodrum’da, 2-3 günlük kamplarda buluşmayı arzu ediyorum. :)
 

Tabii, şehir kaçkını olma hikayemi de paylaşıyorum programda. Hayalimde hazır olduğumu düşündüklerimle ve hazır olamadığımı anladıklarımın arasındaki deneyimi anlatıyorum.
 

 
Heidegger, kaba bir özetle; “dil, insanın var olabildiği evidir” diyor.
 
Kelimeleri karşıma alıp sohbet etmeyi seviyorum. Bir bakıyorsunuz, onlar da sizinle başlıyor konuşmaya. Kelimelerle tanışıyorsunuz, arkadaş, sırdaş oluyorsunuz.
 
Bugün Love Mafia ikametgahımızda kendi dilimizle sohbete girip ortak kabile dilimizin evrimine tanıklık etme fırsatını buluyoruz, var olabileceğimiz bu yeni evimizde… Bu dönemde, öğrenmeye meraklı bir kabilenin, Love Mafia’nın üyesi olabilmek bizi insanlığın ortak bilinci yolcuğunda ipuçlarıyla tanıştırıyor.
 
Son söz. Tek yaşamımda; hafif, sade ve gülümseten bir yolun peşinde gitmeye çalışıyorum. Bu nedenle sık sık, “Hafif yaşam arsızı olun, manzara görünce durun” diyorum, bazen bir kaldırımdaki karınca yuvası bazen heybetli Collosseum için ve ekliyorum;
 
Durması güzel, bak biraz. Bakması güzel, dur biraz.” ☀️


Emre Hasan Saylık